Çekim yasasına uyumlu yaşayarak istediğiniz hayata nasıl kavuşabilirsiniz?
Çekim yasası nedir?
Evrende her şey enerjiden oluşur. Çekim yasası; atomları, elektronları,
gezegenleri bir arada tutan evrenin temel yasalarından biridir. Dolayısıyla her
şey çekim yasasına tabidir. Aynı frekansta olan bir şeyin yine benzer frekansta
olanla birlikte olması demektir bu. Çekim yasası kimseye bir şey vaat etmiyor.
Kimlik, din, cinsiyet, renkle ilgilenmiyor; sadece frekansları tanıyor.
Çekim yasasını hayatımızda hangi alanlarda uygulayabiliriz?
İnansanız da inanmasanız da yer çekimi var ve işliyor. Biz, farkında bile
olmadan işleyen bu çekim yasasını bilinçli olarak nasıl kendi yararımıza
kullanabiliriz? Hayatımızı bilinçsiz olarak değil, bilinçli olarak
şekillendirebiliriz.
Etrafımızda ne tür insanlar var, nasıl bir partnerle birlikteyiz; para, kariyer,
sağlık durumumuz nasıl? Bunları şu anda biz çektik zaten hayatımıza. Yüzde yüz
bizim eserimiz. Ama biz beğenmiyorsak manzarayı; kaderden, talihsizlikten
şikayet ediyoruz.
Evrende değişik yasalar var. Bunlar madde-antimadde aleminde tıkır tıkır
işliyor. Bizim yapmamız gereken, bu yasaların farkına varmak ve bu yasalara
uyumlu yaşayarak istediğimiz hayatın realitesini oluşturmak.
Çekim yasasını nasıl uygulayabiliriz?
Çekim yasası mesleğimizi, dinimizi, rengimizi tanımaz; yaydığımız frekansa
bakar. Bizim yaydığımız frekans, düşüncelerimizle oluşur. Olumlu düşünen
insanların frekansı daha yüksek, olumsuz düşünenlerin daha düşüktür.
Frekansımız, duygularımızla da oluşur. Mutlu, hayata olumlu bakan insanların
enerjileri bir başka olur. Mutsuz, depresif, içine kapanık, kıskanç, kindar bir
insanın enerjisi farklı olur. Bir de davranışlar insanın enerjisini belirler.
Zihindeki bilinçli inançlar da frekansın belirlenmesinde etkilidir. Çocukluktan
beri “para kazanmak üçkağıtçıların işidir, zengin adam dürüst olmaz” türü
telkinlere maruz kalmışsanız ve fakirlik içinde büyümüşseniz, daha fazla parayı
kendinize layık görmüyorsunuzdur. Her ne kadar dilinizde daha çok para
istediğiniz varsa da… Bilinçaltındaki inançlarımız da frekans oluşumunda
etkilidir.
Yalnız çekim yasasını Alaaddin 'in lambası gibi düşünmemek gerekir. Hiçbir çaba
göstermeden her şey olsun düşüncesi çok çocukça. Düşünce, davranış, duygu,
bilinçli inançlar, bilinçaltı inançları, vermeyi bilmek, şükretmek ve en
önemlisi affetmektir frekansımızı belirleyen.
Çekim yasasına göre isteklerimizin olması için düşünce şeklimizi nasıl
değiştirmeliyiz?
Hayat bir oyun. Anne-babalık, ekonomik oyun, kariyer, sağlık oyunu,
gençlik-güzellik oyunu var içinde. Bunları nasıl oyunuyorsunuz? Hayatın sadece
bir alanına odaklanırsanız ve diğer alanları ihmal ederseniz, o hayatta denge
olmaz. Önemli olan, tüm oyunlara eşit derecede enerji vermek, hayatı dengede
yaşamaktır.
Bir önemli yasa da etki-tepki, sebep-sonuç yasasıdır. Ne düşünüyorsak bize
bumerang gibi geri dönüyor. Siz her zaman iyi düşünüyor musunuz ki işlerinizin
iyi gitmesini bekliyorsunuz? Bir tane pozitif düşünce varsa kafanızda, 99 tane
de negatif oluyor.
Bir şeyi istediğimizi belirtmek, onun bizim hayatımızda olmadığını kabul
etmektir. “Ben şunu istiyorum, bunu istemiyorum” diyoruz. Bir şeyi
istemediğimizi söylemek, bilinçaltı olumsuz cümleleri algılayamadığı için,
aslında “istiyorum” anlamına gelir. Yani “ben hastalık istemiyorum” dediğimizde
bilinçaltı “ben hastalık istiyorum” şeklinde anlar.
Hayallerimizin gerçekleşmesi için sadece istemek yeterli mi?
Oturduğunuz yerden isteyerek hiçbir şey elde edemezsiniz. İsterken, evrene, “bu
benim hayatımda yok” diye deklare ediyorsunuz. Ama istediğiniz şeyi aslında
seçebilirsiniz, ona doğru adım atabilirsiniz. Sır, bilmekte. Ben eşimle sevgili
olarak ilk karşılaştığımda onun hayatımı birlikte geçireceğim insan olduğunu
yüzde yüz biliyordum. Hayatınızda kariyer, aşk gibi konularda bu yoğunlukta
biliyorsanız bir şeyi, o muhakkak gerçekleşir.
İstediğinizi söylediğiniz şeye öncelikle siz kendinizi layık görüyor musunuz?
Yeterince arzuyla isterseniz onu elde edersiniz. Egodan mı, yoksa yürekten mi
istiyorsunuz; aradaki fark çok büyük.
Çekim yasası sayesinde aşk hayatımızda mutluluğu nasıl yakalarız?
Ne istediğimizi değil, gerçekten bilinçaltında neye ihtiyaç duyduğumuzu
çekiyoruz hayatımızda. “Beni seven, bana iyi davranan, romantik bir beyaz atlı
prens gelsin” diyorsunuz. Ama gele gele babanıza benzer biri geliyor hayatınıza.
Çünkü çocukluğunuz boyunca annenizle babanızı kavga ederken, babanızı annenize
şiddet uygularken görmüşsünüz. Kafanızda “annemle babam birbirini sevmeli”
düşüncesi var. Çünkü onlarn birbirini sevmesi, sizin çocuk olarak güvenceniz
demek. Onların biribirini sevmediğini kabul etmek yerine, bilinçaltında “sevgi
eşittir şiddet görmek” görüntüsü yer alır. Sonra “ben sevgi istiyorum”
dediğinizde, hayatınıza size şiddet gösteren birini çekersiniz.
“Bana iyi davransın, beni sevsin” diyor herkes. İyi de, sizin hayal ettiğiniz
sevgilinin de sizi seçebilmesi lazım. Yani soru şu: Ben karşı cins olsaydım,
beni partner olarak seçer miydim? Önce kendi bilinç seviyemizi yükseltmemiz
gerekir. Çünkü herkes daima layığını bulur.
Çekim yasasıyla nasıl zengin olabiliriz?
Piyangodan para çıkmış insanlar arasında dünya çapında araştırma yapmışlar. Bu
insanların yüzde 96’sının iki yıl içinde eskisinden daha fakir hale geldikleri
ortaya çıkmış. Geri kalan yüzde 4 de emekleriyle para kazanan insanlar. Bugün
dünyadaki tüm para 6 milyar insana eşit dağıtılsaydı iki yıl içinde zengin yine
zengin, fakir yine fakir olurdu.
Para bir enerjidir. Enerji değiş tokuşudur. Elinizdeki parayı kaybetmemeyeyim
diye sımsıkı tuttuğunuzda, kapalı ele yeni bir şey konulamaz. Kendini paraya
layık gören insan; cimri ve savurgan olmaz; hem tutumlu hem cömert olur. Kendini
paraya layık gören, başkalarının parasını kıskanmaz. Bilinçaltında “para
kötüdür, zenginler kötüdür” gibi görüntülerin olmaması lazım. Para konusunda
kendini neye layık görüyorsanız, onu çekiyorsunuz. Piyangodan para çıkacak
hayaliyle yaşıyorsanız, evrene verdiğiniz mesaj şu: Bende para yok, para sahibi
olmak için de emek sarf etmek niyetinde değilim.
Çekim yasasıyla nasıl daha sağlıklı olabiliriz?
Sağlık, insanın doğal halidir. Neden sağlıksızız? Sürekli olumsuz düşünceler,
olumsuz inançlar, yanlış beslenme ve en önemlisi genetik olarak ailedeki
hastalıkların sizde de mutlaka olacağı inançları. Her şeyin yasası olduğu gibi
sağlığın da yasaları var. Bütün gün börek yiyerek, televizyon karşısında yatarak
sağlıklı olamazsınız. Beden hareketi, canlılığı sever. Her hastalık, en temeline
gittiğinizde, sağlıksız düşüncelerin ürünüdür. Sağlıksız düşünceler stres
yaratır. Her hastalığın başında stres vardır zaten. “Ben hasta olmak
istemiyorum” yerine, “ben sağlıklı olmayı seçiyorum” demelisiniz. “Ailemde şu
hastalık olabilir, ama ben sağlıklı seçimler yapıyorum” diye kendinize dikkat
ederek sağlığı yaratabilirsiniz.
Çekim yasası ile endişelerimizden kurtulabilir miyiz?
Endişe, geleceğe ait bir kavramdır. Gelecek yok ki şu anda, şimdi var! Ya
geçmişin suçluluk duygusu, pişmanlıklarıyla ya da gelecek endişeleriyle
yaşıyoruz. Ama ‘an’da yaşamayı bildiğinizde, ‘an’ın hazzına vardığınızda, olanı
olduğu gibi kabul ettiğinde, zaten huzurlu olursunuz. Sorun, insanların olanı
olduğu gibi kabul etmek yerine, kendilerince olması gerektiği gibi değiştirmeye
çalışmaları.
Çekim yasasıyla nasıl mutlu olabilirim?
Bir kere hiçbir şey dilememelisiniz. Vermeyi ve şükran duymayı bilmelisiniz. Biz
hep talep ediyoruz. “Tanrım bana şunu ver” demek yerine, “Tanrım daha iyi hizmet
verebilmem için beni kullan” demeliyiz. Almaya odaklı, bencilce bir hayatla
mutlu olmak mümkün değil!
Hayat vermek ve verilmek üzerine kurulu; vermek ve almak değil! Ama beklentiyle
vermek değil; cömert bir ruhla, beklentisiz, vermenin hazzını yaşayarak vermek.
Almanın hazzını herkes biliyor. Ama vermenin hazzı daha fazla doyum sağlıyor.
Sahip olduklarınıza şükran duymak yerine sahip olmadıklarınıza odaklanıp şikayet
ederseniz, mutsuz olmaya davetiye çıkarırsınız. Ve affetmeyi bilmek çok önemli!
Mucize İnanmakla Başlar.